Mayıs 5, 2020

Tekillik ve Teknolojinin üstel gelişimi #1

ile Dr. marsupilami

Tekillik: terminoloji bakımından genellikle astronomide ve özellikle karadelikler üzerinden ifade edilir. Yani tekillik uzay-zaman da bulunan ne varsa çok küçük bir hacim içerisinde sonsuz kütleye ulaşması ve kütle-çekim kuvvetinin de aynı ölçüde sonsuz şekilde büyümesi anlamına gelir ki bu da doğruda akıllara ışığı bile büküp içine çeken karadelikleri aklımıza getirir.

Benim bahsetmek istediğim tekillik ise, tekilliğin doğasını kavramış olan kişinin özündeki tekilliği anlaması ve onun üzerine düşünen ‘tekilci’ kişiliktir.

Çok daha karmaşık hal aldı bu iş demeden önce size tekilci kişi nedir ondan bahsedeyim.

  • Kapımızdaki tekillik denilen olayın altında yatan temel olay insanın elinden çıkan teknolojinin değişim hızının ivme kazandığı, bu teknolojinin sahip olduğu güçlerin de üstel büyüme gösterdiği düşüncesidir. Üstel büyüme yanıltıcıdır. Fark edilmeden başlar ve beklenmedik şekilde patlar.
  • Şimdi Bu konuyu bir örnek ve bir olay ile açıklamama izin verin
  • Bahçesinde gölü olan ve göl içerisindeki balıkları besleyen bir adam. Tatile çıkmadan önce her gün iki katına çıktığı söylenilen nilüfer yapraklarının gölü kaplamasını engellemek ister. Aylar geçer ancak hala yapraklar göl üzerinde minik noktalar halindedir. Bunlar da belirgin bir şekilde büyümemektedir. Bu sebepten ötürü adam eşyalarını hazırlar ve yaprakların göl üzerinde ancak yüzde 1 ini kapladığı bir dönemde tatile gider. Bir hafta sonra döndüğünde ise yaprakların tüm gölü kaplamış ve tüm balıkların telef olduğunu görür. Adam Bir yandan üzülürken ve bir yandan duruma anlam veremez. Ancak açıklaması basittir. Her gün iki katına çıkarak üstel büyüme gösteren yaprakların yüzde 1 ini kapladığı gölün tamamını kaplamak için sadece 7 gün yeterlidir. Çünkü birinci gün yüzde bir iken ikinci gün yüzde 2 üçüncü gün yüzde 4, 8, 16, 32, 64 ve 128…
  • Satranç sadece bir örnek olduğu gibi insan yeteneklerinin ötesine geçen bilgisayarların listesi uzamaktadır. Örneğin bilgisayarlar artık elektrokardiyogram ve tıbbi görüntüleme teknikleri sayesinde tanı koyabiliyor, uçakları uçurabiliyor, kredi ve finans konularında karar verebiliyor.
  • Diğer tarafa biyolojik olan beynimiz birçok bakımdan etkileyici olmasına karşına ciddi kısıtlamalara tabidir. İnce örüntüleri tanımlamak için beynin yoğun paralelliğini (yani nöronlar arasında aynı anda çalışan yüz milyarlarca bağlantıyı) kullanırız. Buna rağmen düşünmemiz son derece yavaştır. Bu durum bizim bilgi işlemek için kullandığımız ve her yıl ikiye katlanan fizyolojik bant genişliği yanında insan beyninin ne kadar sınırlı olduğunu göstermektedir.
  • Üzülerek kabul etmemiz gereken bir durum var ki insan zekası kimi zaman üretkenliğinin ve ifade gücünün doruklarına ulaşabilse de insan düşüncesi büyük ölçüde türetilmiş, ikincil ve sınırlıdır.
  • İşte sizlere en başta bahsettiğim tekillik sayesinde biyolojik bedenlerimiz ve beyinlerimiz söz konusu kısıtlamalarını aşmamızı sağlayacak. Bizi bu limitlerimizin sonu ve çıkmaz sokak gibi görünen zihinsel sınırlarımızı genişletmemizi sağlayacağını düşünüyorum. İnsan düşüncesi bu yüzyıl içinde tam olarak anlaşılabilecek, kapsamı büyük çapta genişletilebilecek.
  • Ray Kurzweil e göre ( ki kendisi yazar, bilim insanı ve füturisttir) yine aynı yüzyıl içerisinde ‘biyolojik olmayan ama biyolojik bedenlerimize entegre zekamızın, asıl (yani biyolojik olan) insan zekasından trilyon kere trilyon kat daha güçlü olacak’ şeklinde bir tahminde bulunmuştur.
  • ‘Tekilci’ bilim adamları bu geçişin ilk aşamalarında olduğumuzu düşünmektedirler. Zamanı geldiğinde tekillik, biyolojik düşüncemiz ve varlığımız ile teknolojinin birleşmesinin zirvesini temsil edecek, yine insani olan ama biyolojik temellerin ötesine geçen bir Dünya ile sonuçlanacaktır.
  • Tekillik sonrasında, insan ile makine ya da fiziksel olan ile sanal olan arasında herhangi bir fark kalmayacaktır. Bu türden bir dünyada ‘insan’ olan neyin kalacağı sorusu ise sadece bizim neslimize özgü olan bir nitelik ile açıklanıyor: zihinsel ve fiziksel kısıtlamalarını aşma tutkusu.
  • Konuya farklı bir açıdan yorum katan Michael Anissimov ” insan ötesi zeka üretilip, ardından da özyenilemeli bir gelişim sürecine girdiğinde, benzerlerini öngörmeye bile başlayamayacağım temel bir kopukluğun oluşması mümkündür” demiştir.
  • Bu cümleye dikkat etmenizi istiyorum. Michael burada eğer insan kendinden daha ileri bir zeka tasarlayabilir ve bu zekayı da özyenilemeli bir gelişim sürecine, yani tasarlanan zekanın da kendinden ileri başka zekalar tasarlamasına sebep olunursa, kimsenin ileriyi göremeyeceği ‘patlama’ niteliğinde bir gelişme yaşanacak.
  • 1950’lerde, efsanevi bilgi kuramcısı John Von Neumann’ın ” Teknolojinin durmaksızın ivmelenen ilerlemesi, türler tarihinde yaşamın bildiğimiz biçimi ile devam etmeyeceği bir tür temel tekilliğe doğru yaklaşıyor gibi görünmektedir.” Dediği aktarılıyor. Aynı zamanda dalında çok iyi bir matematikçi ve ekonomist olan John, kuantum mekaniğinin yeni alanlarını tanımlayan önemli kişilerden biri olarak tarihe geçmiştir.
  • Az önce bahsini ettiğimiz sözünde iki önemli olaya değinmiştir. ivme ve tekillik .
  • Birinci düşünce: insan gelişiminin doğrusal (yani sürekli olarak bir sabitle toplanarak) değil, üstsel (yani sürekli olarak bir sabitle çarpılarak gelişen) olduğudur.
  • İkincisi ise üstel büyüme karşı konulmazdır. yavaşça ve neredeyse fark edilmeyecek şekilde başlar (ki başladı) biraz ileride patlama niteliğinde artış gösterir (tıpkı nilüfer yapraklı gölde olduğu gibi)

Size tüm bu anlattıklarım sanki bir film senaryosunda ya da romandan alıntı gibi geliyor olabilir. Ancak bahsettiğim satranç konusunda ve özellikle finans konusunda ki yapay zekanın gelişim hızı her geçen gün kendini ikiye katlayarak devam ediyor. Bu bilgiler ile size düşünmeniz için zaman vermek istiyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…