SAHURDAKİ BEREKET
Ramazan ayı ile birlikte gece sahura kalkar imsak vaktine kadar yemek yer sonra oruca niyet ederiz. Peki, bu gecenin tam son üçte birine denk gelen bu vaktin kıymetini, önemini ve bereketini biliyor muyuz? İşte bu yazımda sahurdaki bereketi sizlere anlatmaya çalışacağım.
Ramazan ayında geceleyin imsakten önce yenen yemek manasına gelen sahur, seher ile aynı kelime kökünden gelmektedir. Seher ise gecenin son üçte biri manasına gelir. İşte bu vakit hem ramazan ayında olsun hem Ramazan ayı haricinde olsun çok kıymetli bir vakittir.
Ramazan ayında mutlaka sahura kalkmalıyız ve bu vaktin bereketinden istifade etmeliyiz. Peygamber Efendimiz “Bir yudum su ile dahî olsa sahur yapınız.” (Abdurrazzâk, Mu sannef, IV, 227/7599) “Sahur yemeği yiyin, zîrâ sahurda bereket vardır.” (Buhârî, Savm, 20) diyerek hadis-i şeriflerinde bize sahuru ‘bir yudum su ile dahi olsa yapınız’ diye tavsiye ediyor. Elbette sahurda maddi manevi bir bereket var. Fakat Peygamber Efendimizin sadece sahuru tavsiye etme sebebi bereket değildir. Sahur İslam’ın bir şiarıdır. Şiar demek ise bir şeyi bir şeyden ayıran özellik demektir. Diğer ehli kitapta oruç vardır fakat sahur yemeği yoktur. Efendimiz “Bizim orucumuzla Ehl-i Kitabın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir.” (Müslim, Siyam 46) buyurmuştur. İşte bu nedenle hem sahur yemeğinin sünnet olması hem İslam’ın bir şiarı olması hem bu vaktin bereketini yakalamak amacıyla sahura önem vermemiz gerekmektedir.
Peygamber efendimiz bu vaktin kıymetini şöyle anlatıyor: “Allah Tebâreke ve Teâlâ, her gece, gecenin son üçte biri kalınca dünya semasına iner ve şöyle buyurur: Mülkün sahibi benim! Kim ki bana duâ ederse, ona cevap veririm. Kim ki benden isterse ona veririm. Kim ki bana istiğfar ederse onu bağışlarım. Tan yeri ağarıncaya kadar bu böylece devam eder.” (Tirmizî, Namaz, 326). İşte bizler Ramazan ayı boyunca böyle bir vakite uyanıyoruz.
Hepimizce malumdur ki bir mağaza çok istediğimiz bir üründe yüzde elli indirim yapsa bu fırsatı kaçırmayız mutlaka gider sıraya girer o ürünü alırız. Fakat çok zahmetli değil mi? Evden çıkacaksın mağazaya gideceksin sıra bekleyeceksin sonra para verip o ürünü alacaksın ki fani dünyanın fani bir ürünüdür o. Sonunda eskir yıpranır bozulur çürür gider…
Oysa dua öyle mi? Ne sıra var ne beklemek ne ücret ne de her şeye kadir olan Allah’a imkânsız var. Üstelik bazı dualarımızın ömrü ebedidir. Gönülden yakararak ve isteyerek Rabbimize elimizi açıp istediğimizde Rabbimiz bize matlubumuzu verecektir. Ne zaman için ne istersek ne kadar istersek fark etmeksizin.
Bizler Ramazan boyunca sahura kalktığımız vakit dualar ederek gece namazı kılarak ki Efendimiz Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Sıyâm 202, 203) buyurmuştur; gece namazı kılarak, dualar ederek bu vaktin bereketini dualarla ömrümüze taşıyabiliriz.
Cenab-ı Hak dualarımızı kabul eylesin diyip yazımı Bediüzzaman hazretlerinin şu sözleriyle noktalıyorum.
“Sultan-ı Kâinat birdir. Her şeyin anahtarı Onun yanında, her şeyin dizgini Onun elindedir. Her şey Onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun. “