Evrimin altı adımı #2
Bugün devam etmekte olan video serimin 2. kısmını anlatmak için karşınızdayım.
Başlamadan önce özellikle belirtmek isterim ki evrim benim açımdan büyük patlama gibi bir teori olmakla birlikte hiç bir şekilde dini faktörleri sorgulama ya da inanç Sistemlerimizi eleştirme unsuru olmayacaktır.
Bu uyarıyı da yaptıktan sonra yazımıza geçelim:
- Önce biz araçları yaratırız, sonra onlar bizi. – Marshall McLuhan
Evrim, yükselen bir düzenle örüntü oluşturma sürecidir. Düzen kısmını sonraki yazılarımda anlatacağım tabi ki ancak burada asıl konumuz örüntü olacaktır.
Evrim dolaylı yoldan işler ve her evre bir sonrakini oluşturmak için kendinden önceki aşamanın bilgi işleme yöntemlerini kullanır.
Bu evreler içerisinde geçen yazımda bahsettiğim tekillik 5. Aşamada başlayıp 6. Evrede yeryüzünden evrenin her bir köşesine yayılması olacaktır.
önceki yazım için tıklayabilirsiniz
Birinci evre: fizik ve kimya
Büyük patlamadan birkaç yüzyıl sonra, elektronların, proton ve nötrondan oluşan bir çekirdek etrafında, yörüngede tutulmasıyla atomlar oluşmaya başladı. Atomlar elektrikli yapıları nedeni ile yapışkanlaştılar birkaç milyon yıl sonra atomların birleşerek molekül denilen görece kararlı yapıları oluşturmasından kimya doğdu.
Evrenimizde kurallar ile temel kuvvetler arasındaki etkileşimi yöneten fizik sabitlerinin dengesi, bilginin düzenlenmesine ve evrilmesine incelikle ve tam olarak o denli uygundur ki, insan böylesine olanaksız görünen bir durumun nasıl oluştuğunu merak eder. Kimisi yaratıcı bir gücün elini düşünürken kimileri kendi elimizi – yani bu sorular ancak bizim evrilmemize izin veren bir evrende sorabileceğimiz düşüncesini benimseyen antropik ilkeyi- görür.
- Devam etmeden önce antropik ilkeyi size biraz daha açıklamak istiyorum, antropik yani diğer anlamıyla insancı ilke, en geniş anlamda bildiğimiz fizik kurallarınıni insanın evrilmesine yetenek ne çok ne az incecik bir denge içinde düzenlendiği görüşürdür. Yani eğer kütle çekim sabitleri ya da elektromanyetik kuvvetler daha az ya da çok olsaydı atomlar şu an ki kurallar dahilinde olduğu kadar düzenli olamaz ve insan yaşamına olanak sağlayamazdı. Öte yandan Amerikalı ve parçacık fiziği profesörü olan Victor Stenger bahsedilen bu düzenin sanıldığı kadar ince bir ayarda olmadığı görüşünde.
Antropik görüşün doğmasına sebep olduğu diğer bir düşünce sistemi de çoklu evrenler teorisi. Büyük patlama sırasına sonsuz sayıdan evren oluştuğu ancak diğerlerinin temek fizik yasalarının ihtiyaç duyduğu sabit değerleri yakalayamayacak kadar dağınık veya içe çökmüş olmalarından ötürü yaşamını devam ettiremedikleridir.
Size kolay bir şekilde örneklemeye çalışacak olursam bu düşünce içinde sonsuz sayıda bozuk para olan bir çuvalı yere dökmek şeklinde yorumlanabilir. Ve sadece dik gelecek olan bozuk para doğru fiziksel sabitlere sahip evren olduğunu düşünün. Yani biz sonsuzluk içerisinde ki tek ihtimali yaşıyor olma şansına sahibiz. Yani onlara göre 🙂
İkinci evre : biyoloji ve DNA
Birkaç milyar yıl önce başlayan ikinci evre, karmaşık molekül yığınları kendiliğinden kopyalanan mekanizmaları biçimlendirmeğe ve yaşam oluşturmaya başlayıncaya kadar karbon tabanlı birleşikler çarpışmıştır. Sonunda biyolojik sistemler, daha büyük bir molekül topluluğunu betimleyen, bilgi toplayan kusursuz bir sayısal mekanizma olan DNA yı gerçekleştirmiştir. Bu molekül ile onu destekleyen kodon ve ribozom çarkı bu evrenin evrimsel katırlarını tutabilmeyi başarmış olacak ki üçüncü evreye geçebilelim
Üçüncü evre: beyinler
Evrim, bir evrenin sonuçlarını sonraki evreyi oluşturmak için kullanır. Örneğin bu evrede DNA güdümlü evrim, bilgiyi duyu organlarıyla algılayıp, bu bilgiyi işleyebilen organizmaların üretilmesini sağlamıştır. Yani üçüncü evre aslında ilk canlının herhangi bir şekildeki örüntüleri tanımlayabilmesiyle başlamıştır. Bu yetenek hala beyin faaliyetlerimizin temelini oluşturmaktadır. Nihayetinde türümüz, yaşadığımız dünyanın soyut zihinsel modellerini tasarlamak ve bunun üzerine düşünme yeteneğini geliştirmiştir. Yani biz kendi zihnimizde dünyayı yeniden tasarlama ve düzenleme becerisine sahibiz.
Dördüncü evre: teknoloji
Bu adıma kadar anlattığım bütün evrimsel basamaklar 12. Sınıf öğrencisinin müfredat dahilinde öğrendiği basamaklardı. Bundan sonra ki kısım işin biraz daha tahmin ve acabalarına bakıyor.
Yani insan eli ile yapılan teknolojinin evrimi, bu süreç basit mekaniklerle başlayıp, karmaşık otomatlarla yani otomatik mekanik makinelere kadar gelişmiştir. Bu sayede teknolojinin kendisi ayrıntılı bilişim ve iletişim aygıtları sayesinde karmaşık bilgi örüntülerini algılama, saklama ve değerlendirme yeteneklerine sahip olmuştur.
Bu adımla birlikte yaşadığımız döneme ulaşmış olduk, bundan sonraki adımlarda ulaşılması yüksek geleceğe gideceğiz. Geçmişteki 4 evrenin verileri doğrultusunda kaçınılmaz olan geleceğe…
Beşinci evre: teknoloji ile birleşen insan:
Yani diğer anlamıyla tekillik, size bu terimi daha derin açıklamayacağımı çünkü henüz bir önceki yazımda konu ile ilgili olanlar için bu terimleri açıklamıştım ama yanlışlıkla ilk önce bu yazıya girdiyseniz buraya izlemeniz gereken ilk yazının linkini bırakıyorum.
önceki yazı
Tekillik, beyinlerimize gömülü olan teknolojinin çok daha büyük kapasite, hız ve bilgi paylaşım yeteneği ile sonuçlanacaktır. Çoğumuz için korkunç gelse de beşinci evre insan-makine uygarlığımızın, insan beyninin yavaş işleyiş ve kısıtlı bağlantı hızlarını aşmamızı sağlayacaktır. İlk başta olur mu öyle şey ya. Ben beynimle mutluyum hem hiç de yavaş değil diyebilirsiniz. Bu durumu size şöyle açıklayayım. Eğer başka işiniz başka şehirde olsaydı ya da uzakta olsaydı her sabah kalkıp işe yürüyerek mi giderdiniz. Olur mu öyle şey canım ben ayaklarımla mutluyum hem çok da sağlıklılar diyerek yürümek ne kadar mantıklı olurdu. E siz de biliyorsunuz ki teknoloji geliştikçe küçülür, dahası teknoloji gömülü sistemler üzerinden gelişir. Zamanı geldiğinde tıpkı şu an da da araba kullanmayanlar gibi tamamen bir seçim meselesi olabilir ancak rakip çalışan ya da firmalar sizden daha hızlı öğrenme, işleme ya da veri aktarımı yaptığında ne kadar korkunç ya da ‘’insanlık’’ Dışı gelse de yaşanılan gelişmelere ayak uyduracağız.
Bir başka merak konusuna da değinmeden geçmeyeceğim:
Nerden biliyorlar beynimin yavaş olduğunu. Kimse bende ölçüm yapmadı hem belki benim beynimdeki sinyallerin iletim hızı makinalardan daha yavaş olur mu hiç ??
-olur, bu durumu daha rakamsal şekilde ileriki bölümlerde araştırma verilerini sizinle paylaşarak da açıklayacağım ancak şimdilik şunu bilmelisiniz ki: sinirlerimizdeki sinyal iletim hızımız, çağdaş elektrik devrelerinden yaklaşık bir milyon (1.000.000.000) kez daha yavaştır.
Altıncı evre: Evrenin uyanışı
Aslında bu konuyu da ileride anlatmam size bu zamana kadar anlattığım basamakları açıklayacak olduğum detaylı bir sonraki videolar için ve sizin anlamanız için daha iyi olacağını düşünüyorum.
Kısaca bahsetmem gerekirse:
Tekillikten sonraki dönemde, insan beynindeki biyolojik kökeninden ve insan dehasının teknolojik kaynağından türetilen zeka, madde ve enerjiyi kendi içinde doygunluğa ulaştıracaktır. Bunu en uygun bilişim düzeyini sağlayıp kaynağından dünyaya yayılabilmek için madde ile enerjiyi yeniden düzenleyerek başaracaktır.
Size bugün çok sıkmadan da olsa ileride detaylarına ineceğimiz geleceğin ve tekilliğin dayandığı evrim basamaklarından bahsettik. bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın…