Mart 8, 2021

Cahili Olduğun Muhabbetlerin Dahili Ol

ile Dr. marsupilami

Geçen günlerde benden yaşça oldukça büyük bir beyfendi ile muhabbet ettik. Kendileri ülkemizin en genç profesörlerinden biriymiş. Sesi de kendisi gibi sakin olan beyfendi ile konuşmak bile insana ayrı bir sakinlik katıyordu. Bana anlattığı mini hikayelerden bir kısmı dikkatimi çekti. Size bugün biraz bunlardan bahsetmek istiyorum.

Bundan yıllar önce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra uzmanlığını da bitirip hukuk eğitimi almaya karar vermiş. “Bunca seneden sonra uzman bir doktor olarak üniversite sınavına çalışmak apayrı bir heyecandı” dedi. İnsanlar içinde bulunduğu uğraşın ne kadar gereksiz olduğu konusunda onu eleştirmişler.

Alanında uzman doktor olmasına rağmen mütevaziliğini hiç kaybetmeden ve insanlara karşı seçici olmadan herkesle iletişime geçmesi de ayrı bir hoşuma gitmedi değil.

Sınava haftalar kaldığı dönem de bundan yıllar önceki halinden daha heyecanlı olduğunu, hatta eşinin de bu heyecanı fark edip ufak da olsa dalga konusu ettiğini söyledi. Her akşam mesai bitiminde evinin yolunu hızla tutar uyuması gereken saate kadar ders çalışırmış. Sabah erkenden de kahvaltı saatine kadar yine ders çalıştığını söyledi. Hastanede ise boş vakitlerinde edebiyat notlarını tekrar etmeye çalışıyormuş. Doğrusu bırakın o kadar yıl geçmesini, henüz okuduğu okulu bitirememiş “ben” bile şu an her işin üstüne bir de üniversite sınavına çalışmayı düşünsem… Düşüncesi bile korkunç.

Hukuk Fakültesi ve Sonrası

Kaç yaşında olursan ol amacı olan herkese az çok o stresi yaşatan üniversite sınavından sonra Ankara da Hukuk Fakültesinde okumaya başlamış. Sınıftaki tek yaşlı kendisi değilmiş tabi. Onun gibi elindeki ile yetinemeyenler ya da hayallerine ancak bu yaşlarda ulaşabilenlerle birlikte çok olmasalar bile göze çarpacak kadarlarmış. İyi kötü bir şekilde bitirdim diyor ama fakülteden 6. olarak mezun olduğunu söylerken bile gururla değil sanki önemsiz bir detay verir gibi söylemesi de ayrı “hocalık”.

Mezun olduktan sonra bir süre çok da derin olmayan davalarda avukatlık yapmış. Aynı dönem poliklinikte hasta bakarken hem de. Gerçekten çılgınca geliyor insana ama bir süre iki işi aynı anda yürütmüş. Sonra bir anda hukukla ilgili olan işleri bırakıp piyano öğrenmeye karar vermiş. İki “baba” işi aynı anda yürütürken piyano gibi ilgi isteyen bir alete de zaman ayıramayacağını bildiği için hukukla ilgili işlere ara vermiş.

TAMAM DA PİYANO N’ALAKA ?

Hastalarından biri ile havadan sudan konuşurken piyano çaldığını ve aynı zamanda bu konuda hoca olduğunu öğrenmiş. Kafaları da beklediklerinden daha iyi uyuşunca ayrılmaz ikili olmuşlar bir süre. Bu süre içerisinde bizim doktor bey piyano öğrenmiş kapabildiği kadar. Bazı günler evde çalmaya çalıştığı ve çok da sanatsal olmayan sesler yüzünde komşularla yüz-göz olduğundan da bahsetti, gülüştük.

Bu zamana kadar az önce anlattıklarım kadar büyük ilerlemeler kaydetmese de Almanca ve İspanyolca öğrenmeye çalışmış. Bir dönem resme ilgi sarmış ve kendince tablolar da yapmış.

Velhasıl…

Sohbetimizin sonuna doğru yaklaşıyorduk. Bu kadar çok yönlü ve cesurca girişimin ardında yatan motivasyonunuz nedir diye sordum. O da daha önce hiç aklıma gelmemiş olan bir açıdan eleştirdi tüm Dünya’yı.

Global düzende sistem genellikle şöyle işler; Çocuğumuzun yeteneği hangi konuda baskın ise (örneğin matematik), o konu üzerinde ağırlıklı eğitim almaya başlar. Hep yeteneği olan dalda daha da ileri bir seviyeye ulaşmak ister. Bu sürede kimse bu kişinin ne kadar multi-disipliner olduğunu sorgulamaz. Yani aslında insan beyni her konu başlığı (matematik, felsefe, tıp, sanat… vb.) altında bir odaya sahip. Boş odaların bütünü ise içinde sınıflandırma yapılmış ancak kitap konulmamış bir kütüphaneyi andırıyor. Sen de bilirsin ki her insanın beyninde aynı sayıda lob vardır genellikle. Yetenek dediğimiz şey doğuştan açık olan odalar (yetenekler) ile ilgilidir. Yoksa herkes tüm odalara sahiptir. Matematik konusunda yetenekli olan çocuğumuz bu zihin kütüphanesinde doğuştan matematik odasının kapısını açmıştır. Sistem ise bu açık odayı doldurmasına yardım etmiştir. Ancak kimse çocuğun sahip olduğu diğer (sanat, edebiyat, müzik… vb.) odaların kilitli kalmasından rahatsız olmaz. Kişi bu durumda kendi eksiğini fark etmeli. Multi-disipliner biri olmak için çabalamalı.

Hem insan yeni ve farklı odaları, yeni kitaplarla doldurdukça kendini daha “insan” hissediyor. Sadece tek bir iş için programlanmış robottan kendini ayırabiliyor. Bunca zamandır işimden alakasız konulara maydanoz olduğum bir gerçek. Ama bu şekilde yaparak kendi zihin kütüphanemi zenginleştiriyorum. Asıl mesleğim dışındaki diğer tüm alanlarda uzman sayılmam. Buradaki mevzu yaptığın işte uzman olmadan bırakmamak değil. Her konuya biraz, bir konuya tamamen hakim olmak lazım. Hem entelektüel kişilik dediğimiz şey de bu değil midir zaten ?

O kadar güzel bir nokta koydu ki sohbete… Kıymetli zamanını bana ayırdığı için teşekkür edebildim sadece.